Çağımızın Hastalığı : Obezite
Obezite Nedir , Nasıl Saptanır ?
Obezite, yüksek enerji alımına bağlı, sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi ile karakterize bir hastalıktır. Obeziteyi değerlendirmek için vücut kitle indeksini ( VKİ ) kullanırız. VKİ vücut ağırlığının (kg) boy uzunluğunun karesine (m2) bölünmesi ile hesaplanır. VKİ’nin 30 ve üzerinde olması ile obezite tanısı koyarız.
Normal altı (Zayıf) < 18,5
Normal 18,5 - 24,9
Kilolu 25,0 - 29,9
Obezite > 30,0
Sınıf 1 obezite 30,0 - 34,9
Sınıf 2 obezite 35,0 - 39,9
Sınıf 3 obezite (morbid obezite) > 40
Obezitenin şiddeti arttıkça ek hastalık ve sağlık problemlerinin oluşma ihtimalide artmaktadır. En fazla risk altında olanlar VKİ > 40 kg/m2 olup morbid obez olarak tanımlanan grupta yer alanlardır.
Bel çevresi önemli mi ?
Obezite riskini belirleyen sadece ağırlık değildir. Vücutta ki yağ dağılımıda önemli rol oynar. Özellikle göbek bölgesinde ki yağ dokusunun artışı, yüksek sağlık riskini beraberinde getirir. Bel çevresi ölçülerek karın bölgesinde ki yağlanma değerlendirilebilir. Kadınlarda bel çevresinin 90 santimetrenin, erkeklerde de ise 100 santimetrenin üzerinde olması obezite ile uyumludur ve kardiyovasküler hastalıklar riskini yükseltmektedir.
Obezite hızla artıyor !
Günümüzde obezite sebep olduğu ek hastalıklar ve toplumsal sorunlar nedeniyle kronik ve ilerleyici bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Ama tarih boyunca obezite yani şişmanlık insanlar tarafından farklı tanımlamalarla algılanmıştır. Kimi zaman güçlülük, kudret simgesi olurken, kimi zaman bereket bolluk ile beraber anılmıştır. Ancak sanayi devrimi ile beraber şişman kişilerin toplumda ki konumu değişmiştir. Hızlı çalışma temposuna uyum gösterecek fiziksel nitelikteki insanların aranması, kilolu kişilerin hantal, sorunlu ve sağlıksız olarak anılmalarına neden olmuştur.
Son çeyrek yüzyılda ise toplumların modern yaşam biçimini benimsemesi, insanları daha az hareket etmeye ve beslenme alışkanlıklarını hızla değiştirmeye yöneltmiştir. Akıllı cep telefonları, bilgisayar, tablet, asansörler, arabalar, ev sineması, uzaktan kumandalar yaşamımıza girmiş ve hareket süremiz kısalmıştır. Hayatı kolaylaştıran bu faktörler fiziksel aktivitenin azalmasına da neden olmuştur. Beslenme açısından ise yüksek kalorili fast food tarzı, başka bir deyişle ‘ayak üstü beslenme’ obezite de hızlı bir artışa yol açmıştır.
Son yıllarda yaşanan COVİD-19 pandemi sürecinde ise fiziksel aktivite süresinin düşmesi, yaşanan stress ve kaygılar, sağlıksız beslenme , insanların sağlık merkezlerine gitme korkularına bağlı tedavilerini bırakmaları, obezite tedavisine ulaşımda güçlükler nedeniyle toplumda ki obezite oranı artmaya devam etmiştir.
Küresel çapta yaygınlık göstererek artık pandemi haline gelen obezite, pek çok ülkede çocukluk ve adölesan çağdan başlayarak tüm yaş dönemlerinde hızla artmaya başlamıştır. Hatta 10 yaş altında çocuk yaş gruplarında dahi obeziteye bağlı gelişen tip 2 diyabet vakaları da görülmeye başlanmıştır. Obezitede ki bu hızlı artış insan sağlığına yaptığı tehditlerin yanında ekonomik kaynakların da boşuna harcanmasına yol açmaktadır.
2016 yılında dünyada 18 yaş üzerinde 1.9 milyardan daha fazla yetişkinin aşırı kilolu ve obez olduğu saptanmıştır ve bunların 650 milyonu obezdir. Ülkemizde de obezite hızla artmaktadır. Türkiye, Avrupa da yetişkin obezitesinin en sık görüldüğü ülkedir. Ülkemizde ise maalesef her 3 kişiden 1’i obezdir. Dünya da her yıl yaklaşık 2,8 milyon kişi kilo fazlalığı veya obezite nedeni ile yaşamını yitirmektedir.
Obezitenin neden olduğu hastalıklar
Kalp ve damar hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker yani diyabet, yüksek kolestrol, solunum yolu hastalıkları, eklem rahatsızlıkları, adet düzensizlikleri, safra kesesi hastalıkları, kısırlık, karaciğer yağlanması, psikolojik sorunlar ve bazı kanser türlerinin sıklığı obezitede artmaktadır. Bu hastalıkların obeziteye eşlik etmesi hastanın istenmeyen ani sağlık problemleri ile karşı karşıya kalmasına neden olabilir ve tedavide birtakım zorluklara yol açabilir.
Obezitenin oluşmasında etkili olan faktörler
Obeziteye neden olan temel unsur aşırı ve yanlış beslenme ile fiziksel aktivite yetersizliğidir. Temel unsurlar dışında sosyal ve çevresel faktörler, kültürel faktörler, ekonomik koşullar, teknoloji, genetik, psikolojik ve biyolojik faktörler, sosyoekonomik faktörler, sosyo-demografik değişkenler (yaş, cinsiyet, eğitim, medeni durum) ve sigara-alkol tüketimi gibi alışkanlıklar etkili diğer faktörlerdir.
Sayılan faktörler dışında hormonal nedenlere yönelik araştırmalarda yapılmalıdır. Toplumda sık görülen tiroid hastalıkları, polikistik over sendromu gibi problemlerin yanısıra kortizol hormonunun fazla salgılandığı cushing hastalığı, büyüme hormonu eksikliği, erkeklerde testosteron eksikliği , kadınlarda estrojen eksikliği , hipofiz bezinin yetersiz çalışması gibi birtakım nadir hormonal nedenlerde obeziteye neden olabilir. Ayrıca kullanılan bazı ilaçlarda kilo alımına neden olabilmektedir. Obezite ile ilgilenen hekim tarafından hasta dikkatle incelenmeli, fizik muayenesi yapılmalı, gereken tedavi düzenlemeleri yapıldıktan sonra beslenme uzmanına yönlendirilmelidir.
Kompleks bir hastalık olan obezitenin tedavisinin her aşamasında doktor , diyetisyen ve ailenin iş birliği içinde olması gerekmektedir.
Obezitede tedavi süreci
Obez bir hasta değerlendirilirken besin tüketiminin kısıtlanması ve hareket artışı ile bu işin çözülebileceği, iradeleri zayıf olduğu için kilo aldıkları eğer iradeleri güçlü olsa kilo problemi olmayacağı şeklinde ifadeler kullanılabiliyor. Oysa ki ! obezite sadece beslenme planı yapılarak ve hareket artışı ile kontrol edilebilecek bir hastalık değildir. Her hastanın beslenme planına uymasına engel olan ve kilo vermesini zorlaştıran, kendi özelinde hormonal hastalıkları, kullandığı ilaçları, sosyal çevresi ve kötü alışkanlıkları olabilir. Başarılı bir obezite tedavisi ve takibi için, hasta bütün bu faktörler açısından ayrıntılı değerlendirilmelidir.
Obez hastaların yaklaşık % 25-30’unun depresyon ve diğer psikolojik sorunları vardır. Duygusal gerginlik sıklıkla aşırı yeme ile ilişkilidir. Bu kişiler kısa zaman dilimlerinde çok yemek yerler ve bunu yaparken de kontrollerini kaybederler. Obez hastalar obezite tedavisine başlamadan önce depresyon, anksiyete yönünden değerlendirilip bunlara yönelik ilaçla tedaviye ya da psikoterapiye başlanmalıdır.
Hangi Hastalara İlaç Tedavisi
Diyet ve egzersiz ile takip edilen hastada eğer;
-
Yeterli kilo kaybı sağlanamadıysa
-
Şeker yüksekliği, karaciğer yağlanması, kolestrol yüksekliği gibi eşlik eden durumlarda belirgin bir iyileşme olmadıysa ilaç tedavisi planlanmaktadır.
Ülkemizde onaylı iki farklı antiobezite ilacı mevcuttur.
Bir tanesi ağızdan kullanılan ve bağırsaklardan yağ atılmasını sağlayan, diğeri cilt altı iğne şeklinde kullanılan mide boşalmasını yavaşlatan ve tokluk hissi sağlayan ilaçtır.
Hastanın kilosuna, geçirdiği ve eşlik eden hastalıklarına göre tedavi şekli seçilmektedir. Tedavide ki amaç sadece kilo vermek değildir. Kilo kaybı ile beraber kilo kaybının korunması, şeker hastalığı, kalp hastalıkları gibi diğer hastalıkların oluşturduğu risklerinde azaltılması amaçlanmaktadır.
Ne Zaman Cerrahi Tedavi
Obez hastaların takibinde cerrahi kararı vermeden önce hastaların en az 6 ay süre ile endokrinoloji uzmanı ve diyetisyen eşliğinde yakın takibi gerekmektedir.
Bu dönemde etkin ve yoğun ilaç tedavisi ile beraber, diyetisyen kişiye özel beslenme programı hazırlar. Altı aylık takip sürecinde yeterli kilo kaybı sağlananlarda, mevcut tedavinin ve diyetisyen takiplerinin devamı ile cerrahi tedavi kararını ertelenebilir.
Ancak hasta yeterli süre, uygun şekilde diyet/ egzersiz ve gerekirse ilaç tedavisini almış, cevap alamamış ise ve cerrahi tedavi için uygun kriterleri karşılıyor ise obeziteye yönelik cerrahi tedavi planlanabilir.
Hangi hastaları obezite cerrahisine gönderebiliriz;
-
Beden kitle indeksi > 40 kg/m2 olması
-
Beden kitle indeksi > 35 kg/m2 olması durumunda ise tip 2 diyabet, hipertansiyon, kolestrol yüksekliği, astım , reflü gibi obezite ilişkili en az 1 hastalığın eşlik ediyor olması gerekir.